YAŞLILIK DÖNEMİ
Kadınlarda ve erkeklerde yaşlılık dönemleri hakkında bilmesi gerekenleri Shu Hakan BERKTAŞ’ın hazırladığı bu yazımsında ele almıştır.
İnsanlar doğar büyür ve farklı evreler geçirir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik, genç yetişkinlik , yetişkinlik ve bireyin gelişiminin son evresi olan yaşlılık dönemi vardır.
Gençlik ve yetişkinlik döneminde birey is ve sosyal hayatında ve aile hayatında önemli derecede söz sahibi ve etken bir konumu vardır.
Fiziksel ve zihinsel olarak aktif olabildiği için bireyler toplumda belirgin ve etkin bir konumu vardır. Yalnız yaş ilerledikçe bireyin kas sistemi ve sinir sisteminin yanın da diğer sistemlerde aktifliğini ve islevselliğini yitirebildiği için birey artık toplumda etkin bir konum olma özelliğini kaybedebilmektedir.
Yaşlılık dönemine gelen birey kendindeki etken hayattan edilgen hayata geçişin farkında olduğundan bu sefer çevresine karşı bir yabancılaşma ve olabildiğince içine kapanma mevcuttur.
Artık sözü dinlenen yönlendiren ve yöneten birey değilde yönlendirilen ve edilgen kişi konuma gelinmiştir. Bu da olabilidiğince yaşlı bireyde önlem alınmazsa gerek psikolojij gerekse sosyal desteğe başlanmasa yaşlı bireylerde kronik depresyon görülebilir.
Toplumumuz ataerkil bir toplumdur. Küçüklükten yaşlılık dönemine kadar toplumsal cinsiyet normlarını hem kadına hem erkeğe olabildiğince empoze etmektedir. Bundan dolayı genç yetişkinlik ve yetişkinlikte kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet kalıpları empoze edilmiştir. Yaşlılıkta da kadın erkeğe yönelik farklı etkileri olabiliyor.
Huzurevi mi arıyorsunuz?
Aradığınız huzurevini Sosyal Hizmet Uzmanlarımızın danışmanlığı ve referansı ile bulmak için arayın.
+90 552 221 88 33 – +90 212 873 05 07
KADINLARDA YAŞLILIK DÖNEMİ:
Toplumda çalışan kadınlara, ev hanımlarına yönelik biçilen roler vardır. Anne olma , ev işleri ve yemek yapabilme becerisidir.
Bunun yanında eşine her türlü hizmet ve saygıda kusur etmemedir. Bu rollerden dolayı bunları tamamen kusursuz ve mükemmel yapma sorumlulukları tamamen kadına yüklenebiliyor
Hatta bazı kesimlerce kadınların sadece görevlerinin bu olabileceği ve iş hayatından uzak olmaktadır. Onun için ve ailesi için daha iyi olabileceği yönünde kalıplaşmış tabular vardır.
Kalıplaşmış ve tabulaşmış toplumsal cinsiyet kalplarından dolayı kadının yaşı ilerledikçe bu sefer daha ağır ithamlara uğrayabiliyor ve çevreden soyutlanabiliyor.
Kadının ileri bir yaştan sonra nasıl çocukluk, ergenlik, genç yetişkinlik ve yetişkinlik dönemlerinde fiziksel ve zihinsel değişimler olmamaktadır.
Aynı açıdan yaşlılık döneminde de kadınlarda görülen ve doğal yaşam döngüsünün bir parçası olan menopoz döneminin başlaması kadında olabilidiğince içine kapanma ve sinirlilik hali oluşturur. Bunun yanı sıra toplumdan kendini tamamen uzaklaştırma ve sosyal izolasyon durumu ortaya çıkarabilmektedir.
Kadın artık kadın olma özelliğini tamamen yitirdiğini düşünür. Artık toplumda yer edinememe ve bir saygısının olmadığını düşünüyor.
Bunun yanında menopozdan dolayı vücutta fiziksel ve hormonal değişimler olur. Bundan dolayı duygusal olarak verdiği tepkiler ve olabildiğince alıngan olabilmektedir. Kadınlık algısının ne kadar doğurganlık kavramıyla ilişkilendirildiği apaçık ortadadır.
40 yılı aşkın ömrünü hem iş hayatına hem de aile hayatına veren ve her açıdan aktif ve sosyal olan bir kadın bulunmaktadır.
Yaşlılık dönemine girmesiyle birlikte zihinsel faaliyetlerin olabildiğince yavaşlaması bulunmaktadır. Bunun yanında hareket kısıtlılığının artması ve yaşından dolayı hastalıkların ortaya çıkması bireyi olabildiğince etkisi altına almaktadır.
Kadın artık kendini işe yaramaz ve toplumda yeri olmayan ve kendini tammen toplumun dışında hissedebiliyor
Bundan dolayı kadın olabildiğince içine kapanma ve tam tersi huysuzluk ve agresiflik durumlarının oluşması mevcuttur
Ayrıca kadınların özellikle bu dönemde gerek fiziksel ve zihinsel olarak meydana gelen hastalıklardan dolayı bağımlılık olma oranları artabiliyor.
ERKEKLERDE YAŞLILIK DÖNEMİ:
Erkeğe toplum tarafından yüklenene rollere bakılırsa herzaman güçlü, duygularını belli etmemesi gerekir. Gerek evin gerekse kendi ailesinin bütün ihtiyaçlarını karşılayabilen ve iş ve kariyer hayatında herzaman başarılı olabilmesini ve otoriter olmasını beklenen toplum kalıpları vardır.
Erkek denince toplum tarafından fiziksel ve zihinsel olarak daima aktif, hiçbir zaman yenilmeyen, çocuklarının ilk kahramanı olarak algılanan ve asla güçsüz duruma düşmeyecek bir birey olarak düşünülür.
İşte bu erkeğin sırtına yüklenilen fazla sorumluluklardan dolayı erkek belli bir yaştan sonra bu sorumlulukları yerine getiremezse ve fiziksel ve zihinsel hastalıklarıda meydana gelir. Toplum tarafından artık sözünün bir anlamı olmamaktadır. ikinci sınıf muamelesi gören ve toplum tarafından dışlanan artık çalışma hayatında olsa bile emekli olabilmesi gereken gözüyle bakılan kesim olarak görülür.
Ataerkil toplum yapısında yani erkeği her açıdan yücelten ve bu yüceltemin dezavantajı olarak görülen erkeğin sırtına yüklenen sorumluluklardan dolayı bu yaşlardaki emekli denilen erkek kesimde olabilidğince içine kapanıklık ve çökkünlük ( depresyon ) meydana gelir.
Hukuk Danışmanlığı
Sosyal Rehberlik olarak tüm İstanbul iline ve çevrede bulunan illere avukatlık hizmeti vermekteyiz. Bizi ceza, bilişim, tıp, iş hukuku, aile hukuku ve boşanma davaları, internet hukuku ve iş davaları için arayabilir ve soru sorabilirsiniz..
+90 552 221 88 33 – +90 212 873 05 07
ANDROPOZ
Artı olarak tam tersi olarak 65 + yaş emekli kesimde ciddiye alınmama ve sözünü dinlenmeme gelmektedir. Eskisi gibi etkin hayatta olamama durumu bulunmaktadır. Edilgen hayata geçiş sürecine geçişinin fark edilmesinin sonucunda aşırı bir sinirlilik (agresyon) ve otoriterliğini kaybetme sonucunda huysuzlaşma mevcut olabilmektedir.
Bunun yanısıra erkeklerde 65 + yaşlarda görülen ve hayatın diğer yaşamsal dönemleri görülen bir sorunda ; andropoz dönemidir. Erkeklerde cinsel aktifliğin azalması ve toplumun erkeklik algısının pnun üstüne kurulmasından dolayı bu kesimin bundan dolayı daha fazla agresyon oluşmaktadır.
Toplum tarafından dışlanması ve eskisi gibi iş ve aile hayatında ve arkadaş ortamında bir etkisinin olmaması da bu kesimin psikolojisini olabilidiğince etkilemektedir. Kronik depresyon gibi psikiyatrik hastalıklada baş gösterebilmektedir.
Bu kesimin tekrar hayatta var olabilmesi için askerlik anılarının veya iş hayatındaki başarılarının gerek çevresine gerek ailesine ikide bir anlatabilmesini görebiliriz.
Özellikle fiziksel ve zihinsel hastalıklarda bağımlılık oranı olabilidğince arttığından ve bazı durumlarda bakıcı gerekebileceği için erkeklerde bu durumun kabullenbilmesi çok daha zordur.
UYKU SORUNLARI VE ŞÜPHECİLİK
Yaşın ilerlemesi ve hastalık uyku sorunlarını beraberinde getirebilmektedir. Hastanın yeteri kadar ve kaliteli uyuyamaması hem gerekli enerjiyi depolayamamasına hem de beyindeki hücrelerin dinlenememesine neden olmaktadır. Bu da hastalığın seyrini kötüleştirmektedir. Öncelikle hastanın rahat bir şekilde uyuyacağı, dikkat dağıtıcı seslerden uzak bir ortamın hazırlanması gerekmektedir.
Uygun ortamın yanı sıra hastaların uykularının sıklıkla bölünebileceği hatırlanmalıdır. Hastanın yalnız başına zarar görmesine engel olmak adına gerekli güvenlik önlemleri alınmalıdır.
Uyku düzeninin ve kalitesinin sağlanması açısından gündüz uykuları mümkünse kısaltılmalıdır.
Ayrıca hastanın uyumasına engel olabilecek besinlerden, çay ve kahve gibi içeceklerin tüketiminden kaçınılmalıdır. Uyku problemlerinin yanı sıra şüphecilik ve başkalarını suçlamak gibi davranışlar Alzheimer hastaları tarafından sergilenebilmektedir.
Alzheimer hastaları çevresindeki insanları veya bakıcıları hırsızlıkla suçlayabilmekte veya başka şeylerle itham edebilmektedir.
Bu tarz durumların yaşanması halinde hastayla tartışılmaması ve mümkünse hastanın kaybolduğunu düşündüğü eşyalar bulunarak hastanın sakinleşmesine yardımcı olmak gerekmektedir.